Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi
Girişimsel Radyoloji Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi
Eğer ki sorun damarlarda balonlaşma ve yumaklaşma ile görülen, anevrizma denilen bir durumdan kaynaklanıyorsa ona göre girişimsel tedavi ya da cerrahi tedavi uygulanmasına karar verilmektedir. Damarları tıkayan bir pıhtı olduğu görülüyorsa, bir pıhtıdan kaynaklanıyorsa, pıhtı eritici ilaçlar verilmekte ya da bununla birlikte pıhtının çıkarılması işlemi yapılmaktadır. Pıhtı küçükse ve küçük damar dalları tıkanmışsa, ana damarlar açıksa o zaman kan sulandırıcı tedavi yapmak çok iyi yanıt vermektedir. Bu durumda girişimsel tedavilere çok ihtiyaç duyulmamaktadır. Ama ciddi boyutta, büyük bir damar pıhtı ile tıkandıysa damardan verilen pıhtı çözücü ilaçlar yetersiz kalmaktadır.
Hasta inme merkezine erken zamanda başvurduysa, bu ilk 4-6 saat (ideal saat), bazı durumlarda 16-24 saate kadar girişimleri yapmak mümkün olabiliyor. O zaman girişimsel radyoloji hekimi kasık damarından girip, beyin damarına kadar ulaşıp, bu inmeye neden olan anevrizmaysa anevrizmanın tedavisini, pıhtıysa pıhtının çıkarılması şeklinde tedaviyi tamamlayarak tedavinin çok önemli bir adımını gerçekleştirebilmektedir. İnmeye neden olan hem kanama, hem de pıhtıda radyolojik değerlendirme ile radyolojik girişimsel tedavilerin çok önemli bir yeri vardır.
İnmede ilk adım, inmenin neden olduğunu bulmaktır. Pıhtı küçük damarda ise pıhtıyı eritici tedaviyle ortadan kalkar. Büyük, önemli ve ana bir damar tıkandıysa kan sulandırıcı ilaçlar bunları çözmekte yeterli olmayabilir. Veya damarın iç tabakasında yırtılmaya bağlı gelişen, diseksiyon olarak adlandırdığımız bazı problemler ilaçla çözümlenebilir hastalıklar değildir. Anevrizmaysa, kanamalı bir inme durumuysa, girişimsel radyolog beyin cerrahisi ile beraber ortak bir değerlendirme yaptıktan sonra cerrahi olarak ameliyat veya girişimsel radyolojik yöntem ile tedavi gerçekleştirilebilmektedir.

Damarın tıkanması durumunda girişimsel radyolojik tedavide zamanla yarış halinde olunmaktadır. Hastalar radyolojik yöntemlerle değerlendirildikten sonra hangi damarın tıkalı olduğunu, bunun hastaya ne gibi zararlar vereceğini değerlendirip, ana bir damarsa kasıktan girip bu damar içerisindeki pıhtı çıkartılmaktadır. Damar tıkanıklığında geçen her saniye beyin hücrelerinde ölümle sonuçlanır. Beyin hücreleri kendini onaran dokular olmadıkları için bu durum kalıcı kayıplara yol açabilir. Böyle kayıplar oluşmaması için ilaçla tedavi edilemeyen durumlarda ya da bir damarın ciddi darlığı, tıkanıklığı söz konusuysa çok hızlıca girişimsel radyolojik müdahalelere ihtiyaç duyulmaktadır.
İnme önleyici tedaviler ile inme geçirmiş hastaların tedavileri olmak üzere iki farklı grup vardır. Önleyici tedaviler anatomisi uygun olan, böbrek yetmezliği olmayan bireylere uygulanabilir. Şah damarı darlıkları ve tıkanıklıkları ile anevrizmalar ve damar yumakları girişimsel yöntemlerle tedavi edilebilir. Bunların hepsi belli bir planlama sonrasında yapılan tedavilerdir. Hasta akut olarak gelmişse ya da inme geçirerek gelmişse özellikle hangi damarın tıkandığı radyolojik görüntüleme ile tespit edilir. Hasta uygun zamanda geldiyse ya da geciktiyse ama doku rezervi yeterliyse bu hastalara radyolojik girişimsel tedavi yöntemleri uygulanabilmektedir. Bu tedavilerde yaş sınırı yoktur. Hastanın beyindeki doku rezervine, erken gelip gelmediğine, tıkanan damarın anatomik olarak ulaşılıp ulaşılamadığıyla alakalı olarak tüm hastalara radyolojik girişimsel tedavi şansı sunulabilmektedir.