Acıbadem Üniversitesi Tıp Fakültesi
Kalp ve Damar Cerrahisi AD Öğretim Üyesi
Diğer taraftan da ameliyata karar verirken, kişi sizi ameliyata alacağız noktasında doğru bilgilendirilmedir. Hasta hekimlerin karşısına bir problem ile gelmektedir ve bireyin karşı karşıya olduğu problem, onun hayatını tehdit etmektedir. Örneğin; damarları tıkanmış, kalp kapaklarında ciddi problemi var ya da akciğer basıncı artmış, nefes alamıyor gibi. Yaşanan soruna bağlı olarak bireyin hem günlük yaşam kalitesi bozulmaktadır, hem de beklenen ömür süresi giderek azalmaktadır. Bunlardan dolayı hasta ameliyat olmaya karar verirken, bir terazinin iki kefesini de düşünmelidir. Öncelikle, ameliyat olacak birey olarak ben bu ameliyatı olursam karşı karşıya kalacağım riskler nelerdir? İkinci olarak, bu ameliyatı olmazsam karşı karşıya kalacağım riskler nelerdir?
Genellikle de sağlık kuruluşlarının tedavi kılavuzlarına dayanarak verilen ameliyat ve tedavi kararlarında, hastaların lehine olan kararlar ile ameliyat olmadığı takdirde hastanın yaşam kalitesi ve beklenen yaşam süresinin giderek azalacağı durumlarda ameliyat kararı verilmektedir.
Otuz sene öncesine kadar ameliyatlar çok uzun sürelerde gerçekleşmekteydi, hastalar ameliyat sonrasında yoğun bakımda uzun süreler yatarak iyileşmeyi beklemekteydiler. Ameliyat olmak bir yana kalp krizi geçiren bir hasta, bir hafta boyunca yoğun bakımda yatarak tedavi görmekteydi. Ama şu anda hastalar kalp krizi geçirdiği zaman dakikalar içerisinde anjiyo salonuna alınabilmektedirler. Hastanın tıkanan kalp damarına stent konulmaktadır ve ardından balon işlemi yapılarak damar açılmaktadır. Bu işlemler için ise bir gün yoğun bakımda gözlemde tutularak ertesi gün normal hasta servisine çıkarılmaktadır.
Kalp krizine bağlı yaşanabilen problemler günümüzde artık çok azalmıştır. Örneğin; kalbin baloncuklaşması ya da kalbin yırtılması gibi problemler genellikle çok nadir görülmekte ya da hemen hemen hiç görülmemektedir. Dolayısıyla, herkes belli oranda kalp ameliyatı olmaktan korkmalıdır, çünkü ameliyatlar endişe verecek bir durumdur ve hiç kimse her gün ameliyat olmamaktadır. Diğer taraftan da, kalp ameliyatları gelişen deneyimler ve teknoloji sayesinde son derece güvenle yapılan ameliyatlar konumuna gelmiştir. Kalp ameliyatlarına bağlı hastane kalış ve yatış sürelerinin azaldığı, başarı şanslarının arttığı ameliyatlar nedeniyle de hastalar kalp ameliyatlarından korkmamalıdır.
Kalp ameliyatlarında Minimal invaziv ameliyatlar ve robotik ameliyatların kimler için hangi yararları sağladığı da çok önemlidir. Kalp cerrahisinde bugün yapılan operasyonları ve girişimsel tedavileri 10-15 sene önce hayal etmek mümkün değildi. Tıbbın bütün dallarında o kadar hızlı gelişen ve değişen bir ilerleme söz konusu. Robotik cerrahi ve minimal invaziv cerrahinin en büyük özelliği halk arasında iman tahtası denilen, göğüs duvarı önündeki kemiğin kesilmeden ve dolayısıyla göğüs açılmadan hastanın kalp ameliyatının yapılabiliyor olmasıdır.
Standart kalp ameliyatları genellikle iman tahtası denilen göğüs ön duvarındaki kemiğin kesilerek yapılmasıyla olan ameliyatlardı. Ancak yeni yöntemlerle örneğin minimal invaziv cerrahi ile kaburgaların altından minik bir kesi yapılarak, oluşturulan bu pencereden kalbe erişilmekte ve ameliyatlar yapılabilmektedir. Koltuk altından girilerek yapılan ameliyatlar ya da robotik cerrahi ameliyatlarında bu kemik yine kesilmemekte ve göğüs açılmamaktadır. Kaburgalar arasında çok küçük 2-3 cm boyunda gerçekleştirilen kesilerden girerek ve robotun kolları ya da minimal invaziv cerrahide özel uzun şaftlı aletleri kullanarak aynı işlemleri, aynı güven aralığında yapmak mümkün olabilmektedir. Tabii buradaki teknoloji destekli bu ameliyatlarda kilit nokta klasik ameliyatlardan elde edilebilecek aynı başarıyı elde etmektir. Artık son 10-15 senedir de bütün dünyada hemen hemen tüm kalp cerrahisi merkezlerinde 3 aşağı 5 yukarı, kimisinde daha fazla, kimisinde az olmak üzere bu teknikler giderek daha yaygın kullanılmaya başlanmıştır.
Kalp sağlığına yönelik bir diğer etkin yöntem de, kateter aracılığı ile girişimsel işlemler yapmaktır. Kardiyologlar, radyologlar, damar cerrahları ve kalp cerrahları kasıkta oluşturdukları bir iğne deliğinden girerek bu tür ameliyatları, bazı özel girişimsel işlemleri yapabilmektedirler.
En büyük avantajı göğüs ön duvarındaki iman tahtası denilen kemiğin kesilmemesi ve göğüsün açılmamasıdır. Onun dışında küçük kesi olduğu için yara izinin çok az olması, yara kesisi az olduğu için kanamanın az olması, kanama az olduğu için hastaya kan nakil ihtiyacının az olmasıdır. Eski yıllarda yapılan kalp ameliyatlarında çok kanama, çok kan nakil ihtiyacı ve ameliyata alınacak hastaların Kızılay veya kan bankalarından kan tedarik etme ihtiyaçları oldukça fazla zorluk oluşturan durumlar idi. Ayrıca kan ihtiyacında Kızılay’ın kan tedarik noktaları için kan hayat kurtarır sloganları üretilmiş idi. Şimdi ise tam tersi, gereksiz kan hayat karartır sloganları savunulmaktadır. O nedenle kan naklinden mutlaka kaçınmak gerekiyor. Onun ötesinde, yenilikçi cerrahi yöntemleri ile daha düşük enfeksiyon oranları, daha hızlı iyileşme, daha hızlı günlük yaşantıya dönüş, yaşam konforunun artması ve en son olarak da kozmetik avantaj sağlanabilmektedir.
Kalp cerrahisinde kilolu hastaların performansı, zayıf hastalara göre, yani normal kilolarının altındaki zayıf hastalara göre daha iyi seviyelerde değerlendirilmektedir. Kiloları nispeten yüksek bu hastaların ayağa kalkma, iyileşme süreleri, ameliyatta komplikasyon yaşama ihtimalleri zayıf hastalara göre daha düşüktür. Robotik cerrahide acaba kilolu, obez hastalarda sonuçlar daha başarısız olur mu diye bir çekince söz konusudur. Fakat yapılan çalışmalarda obezitenin robotik cerrahi için bir engel olmadığı, robotların yetenekleri sayesinde obez hastalarda da robotik kalp cerrahisinin başarı ile uygulanabildiği gösterilmiştir.
Sonuç olarak, obez hastalar kalp ameliyatı olmaktan korkmamalıdır. Gerçekten zayıf hastalara göre performansları daha iyidir. Ancak obeziteye bağlı genel riskler her zaman geçerliliğini korumaktadır.